• $32,365
  • 34,9779
  • 2325.08
  • 9125.29
7 Kasım 2014 Cuma 02:02 | Son Güncelleme:

“Verimli Çelişki”yi artırmak

“Verimli Çelişki”yi artırmak

Oğuz Demiralp’in “Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Yapıtı Üzerine Eleştirel Deneme” alt başlığını taşıyan Kutup Noktası adlı kitabı 1993’te yayımlanmıştı.

Mehmet Can DOĞAN
mehmetcandogan@yahoo.com

Yirmi yılı aşkın süre içinde Türkiye’de Tanpınar algısı değiştiği, geliştiği, çeşitlendiği gibi, bunda etkisi olan yayınlar da arttı. Ahmet Hamdi Tanpınar, 1990’lara gelene kadar “sağcı” ve “muhafazakâr” kimlikler içinde tanınan ve sunulan bir şair ve yazardı. Her ne kadar “sol” da onunla ilgilenmiş olsa, hakkında yazılar yazsa da bu ilgiyi, sanat ve edebiyat değil, ideolojik ve politik etkenler yönlendirmişti. Oğuz Demiralp’in Kutup Noktası adlı kitabı, 1990’larda,Tanpınar imgesinin yeniden oluşum yıllarının başlangıcında yer almasıyla önemli olduğu kadar okuma tarzı ve önerisiyle de dikkat çekici bir yayın olarak belirmişti. Farklı dünya görüşlerinden okuyucunun Tanpınar’a ilgisini çekmesi açısından da bu kitabın etkisinden söz edilebilir.
Tanpınar, bugün, en popüler romancılar arasında adı anılan bir figür. Dolayısıyla Tanpınar adı, olgusal bir durumu imliyor. Şair ve yazarlar, popüler edebiyat içinde iki biçimde yer alır; başka bir deyişle popüler edebiyat düzeneği, şair ve yazarları iki farklı yolla gündemde tutar. Birinci yol; edebiyatın içinde zaten saygın bir yeri olan, kanon tarafından benimsenen ve zevkleri incelmiş okur tarafından tanınan, bilinen, aranan şair ve yazarların popülerleştirilmesidir. Mehmet Âkif Ersoy, Ahmet Hamdi Tanpınar, Oğuz Atay, Yusuf Atılgan, Turgut Uyar, Edip Cansever, Cemal Süreya, bu yolla popülerleştirilen isimlerdir. Elbette bu popülerleştirme biçiminde, neden Aka Gündüz’ün değil de Tanpınar’ın tercih edildiği sorusunu hazırlayan farklı yönlendirici etkenler vardır. Popülerleştirmede ikinci yol; zaten popüler edebiyat içinde ortaya çıkan, kimi zaman edebiyat dünyasına sunulan, yatırım yapılan ve giderek kitle kültürünün ürünlerinden birine dönüşen veya işlevini yerine getirdikten sonra bazen yavaş yavaş, bazen hızla sönüp giden isimler yer alır. Bunları, kitapçıların “çok satılanlar” raflarında veya gazete kitap eklerinin “en çok satanlar” başlığı altında sunulanlardan izlemek mümkündür. Bu yolla popülerleştirmede de yönlendirici etkenler vardır elbette. Popülerleştirme düzeneği, her ne kadar sıradan bir isimle “saygın” olanı eşitlese de “yüksek edebiyat”ın popüleri izleyen okuyucuya ulaştırmasında da etkilidir. Saygın şairin/yazarın ve yüksek edebiyatın okura ulaştırılmasındaki etkiye koşut olarak anılan şair ve yazarlar üzerine nitelikli-niteliksiz, derinlikli-yüzeysel, popüler-akademik çalışmaları tetiklemesi ve yazarlarla ilgili yan metinlerin (mektup, günlük, anı, ders notları gibi) gün yüzüne çıkarılması yönünden de popülerleştirme düzeneğinin olumlu bir etkide bulunduğu açıktır.
Ahmet Hamdi Tanpınar ile Oğuz Atay, popülerleştirme düzeneğinin el attığı saygın roman yazarlarıdır. 1990’lardan bu yana hem Tanpınar hem Atay için yapılan yayınlar ve düzenlenen etkinlikler, modern Türk romanının tarihselliğini olduğu kadar ufkunu da yoklayan, araştıran, gözeten bir bakışın belirdiğini göstermektedir. Oğuz Demiralp’in Eylül 2014’te Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanan Tanpınar’a Biraz Huzur Verelim adlı kitabı da bu bağlamda değerlendirilebilir. Farklı bağlamlarda ve vesilelerle yazdığı, sunduğu, yayımladığı on sekiz yazıyı bir araya getirmiş Demiralp, bu kitabında. Yazılara genel olarak bakıldığında, Kutup Noktası’ndaki iddiaların, yaklaşımın, çözümlemenin sürdürüldüğü görülüyor. Bununla birlikte, yazılarda okuyucuyu Tanpınar’ın metinlerini yeniden okuma isteği uyandıracak bazı dikkatlerin geliştirildiği de gözden kaçmıyor. Bunlara gelmeden kitabın adındaki ironiye değinmek gerekli.

İronik anlam alanı

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın günlükleri henüz Günlüklerin Işığında Tanpınar’la Başbaşa (Dergâh Yay., 2007) adıyla kitaplaştırılmadan Dergâh dergisinde tefrikaya başlandığında Tanpınar okuyucuları, bunları heyecanla karşılamış ve izlemişti. Tefrikayı notlarla hazırlayan İnci Enginün ile Zeynep Kerman, notlarını geliştirip metni yeniden kurgulayarak kitap hâlinde yayımladıklarında Günlüklerin Işığında Tanpınar’la Başbaşa, tuhaf ve ilginç tepkilerle karşılanmıştı. Bunların kaba ve yüzeysel olanları, popülere malzeme sunduğu için daha çok konuşuldu ve öne çıktı. Popülerleştirilen “yüksek edebiyat” eserleri üzerinden konuşarak kendilerini popülere ekleyen veya bu niyetle yazı yayımlayan isimlerin benzerleri, Tanpınar’ın günlüklerinin yayımlanmasının ardından da belirdi. Bilhassa mistifiye edilmiş şair ve yazarların özel hayatına ilişkin metinler -ki bunlar kışkırtıcıdır- çoğunlukla gizemi/büyüyü bozmaya niyetlenenler için malzeme oluşturur. Günlükler üzerinden Tanpınar’a yüklenenler, onun kişiliğine ilişkin küçümseyici, aşağılayıcı, küçültücü yargılarda bulundu; hatta şair ve romancı olarak da pek bir değer taşımadığını söyleyecek bir hava da sergilediler. Oğuz Demiralp’in Tanpınar’a Biraz Huzur Verelim’i, adıyla Tanpınar’ın böyle kaba ve yüzeysel bir biçimde algılanmasına tepkiyi bildiriyor. Fakat, ironik bir anlam alanı açıyor bu tepki ve eleştirilen yaklaşımı çoğaltan bir kabul oluşturuyor. Günlükler üzerinden Tanpınar’ın huzurunun kaçırıldığını düşünen yazar, “Tanpınar’a biraz Huzur verelim” çağrısıyla, tam da Tanpınar’ın metinlerinde olduğu gibi, dille bir oyun kuruyor. Düz anlamdaki bir huzur dileği, ölmüş biri için elbette iyiliği/rahmeti hedefler ama “Huzursuzluğun Romanı” başlıklarıyla çözümlenen bir metin gözetilerek girişilen tevriyeli söyleyiş, huzur dilenen kişiye ebedî bir huzursuzluk istenmesine yol açar. Oğuz Demiralp’in de dikkat çektiği gibi, hayatı ayar düşüncesiyle geçen Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün merkezî figürlerinden Halit Ayarcı’nın bir trafik kazasında ölmesine benzer bir ironidir bu ve ona göre, elbette daha uzun ve süreklidir.
Demiralp, son yirmi, yirmi beş yılda Tanpınar üzerine yazılan yazılardaki bazı belirlemelerin, ileri sürülen iddiaların, eleştirilerin, yorumların izini sürüyor. Bunlara kapı aralayan bazı görüşlerin Kutup Noktası’nda dile getirildiğini göz ardı etmeden Demiralp’in Tanpınar okumalarını tekrarladığı söylenebilir. Yukarıda da belirttiğim gibi, başka okumalar için ipucu oluşturabilecek yeni dikkatler geliştirdiği gibi, tartışılacak birkaç soru da soruyor. “Yeniden Huzur” başlıklı yazıda ayrıştırılan dört intihar, yeni bir dikkatin göstergesidir. “Tanpınar’ın Erotizmi”ndeki “Behçet Bey ömrünü iki kahkaha arasında doyumsuz kalarak dolduracaktır” cümlesi de aynı dikkatin yakaladığı bir ayrıntıdır. Bu uyarıcı dikkatin yanı sıra düşündürücü, duraksatıcı yargıları da var Demiralp’in. “Ciddiyetin Tiranisi ve İronisi” başlıklı yazısında, bir sözünü referans alarak Tanpınar için “Sorun, bence, edebiyatı ciddiye almasında değil, ciddi edebiyat yapmaya çalışmış olmasındadır” diyor ve Mümtaz’ı aşmasının yolunun ironiden geçtiğini vurgulamak üzere gereklilik kipi ile ekliyor: “Hayatta ve edebiyatta ciddiyetin tiranisine karşı ironiye başvurmalıydı.” (s. 119) Gereklilik kipli bu önerme (Dayatma da denebilir mi?), Huzur’a karşı Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü öne çıkarsa da Tanpınar’ın trajedisini perdeleme gibi pek de istenmeyen bir algıya da yol açıyor.
Kitaptaki yazılarda bir entelektüel olarak Oğuz Demiralp’i yansıtan kabul cümleleri de dikkati çekiyor. Demiralp’in, Tanpınar’ın “Cumhuriyetçi” bir aydın olduğu belirlemesi ve Cumhuriyet’in getirdiklerini değerlendirirken/eleştirirken ölçülü olmak gerektiği yönündeki görüşleri, entelektüel bir kabulün işareti olarak algılanıyor.Cumhuriyet bilincinin bir çıkarsama olarak hem belirleyici hem yorumlayıcı olduğu fark ediliyor. Aynı tutumun izini yansıtan bir başka gösterge de Tanpınar’ın bazı metinlerinin günümüzün ışığı altında aydınlatılma çabasında beliriyor. Bu yönüyle Demiralp’in her ne kadar metinden hareketle çözümlemeye yönelse de sonuçta entelektüel bir portreyi tamamlama niyeti taşıdığı izlenimi doğuyor. Tamamlanmaya çalışılan portrenin sadece Tanpınar’ınki olmadığı da açık. Demiralp, Tanpınar üzerinden dünü ve bugünüyle Türkiye’yi de okumaya yöneliyor yer yer. Yazarın Kutup Noktası’ndaki yaklaşımına eklediği şeyin de bu olduğu söylenebilir. Saatleri Ayarlama Enstitüsü bağlamında söylenen şu sözler, yaklaşıma ekleneni olabildiğince somutladığı için anılabilir:
“Şöhret, servet düşkünlükleri, düzmece incelikleri, asılsız sevgileri, ironinin kıyımına uğrar. Eleştirilen bu ortamın, roman yazıldıktan sonraki on yıllarda aydın kesimince küçük burjuva diye anılacak hafif alafrangalaşmış kentli orta sınıfın kültür dünyası olduğunu söylemek herhalde yanlış olmaz.” (s. 88)
Kitaptaki bazı yazılar, Tanpınar’ın metinlerine âşina olanların veya onlarla derinlemesine uğraşanların katılamayacağını düşündüğüm yorumlar içeriyor. Örneğin Demiralp, Huzur’u merkeze alarak “Roman olumsuz biter. Mümtaz ruhsal bakımdan çökerken, arka planda bir radyodan seslerin en olumsuzu çıkarak İkinci Dünya Savaşı’nın başladığını bildirmektedir” (s. 61) diyor. “Tesadüf ile Kader Arasında Zihinsel Bir Kaza” başlığıyla 1999’da yayımlanan bir yazımda, Huzur’un Mümtaz için aydınlık bir sonla bittiğini ileri sürmüş ve harbin insanlık için “büyük bir kaza” olarak görülmesine rağmen Mümtaz’ın kendi kazasını atlattığını belirtmiştim. Metin çözümlemede bir yorumun mutlak değil, metnin kabul ettiği doğru yorumlardan biri olabileceği dikkate alındığında, var olanın gözetilmesi uyarıcıdır. Kitabındaki son yazısı “Üçüncü Kalb”den de anlaşıldığı gibi Demiralp, Tanpınar ve eserleri üzerine yazılan yazıları ve özellikle kitap hacmindeki çalışmaları izleyen bir Tanpınar okuru. Anılan yazısında “daha niceleri” diyerek Tanpınar hakkındaki çalışmalardan memnuniyetle söz eden Demiralp’in andıkları kadar anmadığı önemli çalışmalar var. Yazarın konu nesnesiyle ilgili her bir çalışmayı anması veya onlara değinmesi elbette beklenemez; ama bazı yargılarda bulunurken mevcudun gözetilmesi, konuya ilgi duyanların merakını giderir. Örneğin Saatleri Ayarlama Enstitüsü için ileri sürülen ve Tanpınar üzerine çalışanlara suçluluk duygusu veren şu söz dikkat çekici: “Hâl böyle olunca, Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü çizdikleri Tanpınar tablosunda nereye koyacaklarını pek bilemiyorlar.” (s. 173). İbrahim Şahin, 2012’nin ilk aylarında yayımlanan Haz ve Günah-Bir Tanpınar Yorumu (Kapı Yay.) adlı kitabında, Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü, mistifiye edilen dilden ayrılmanın metni olarak görüp yorumlar. Metnin bu iddia doğrultusunda çözümlenmesi, önemli bir öneri olduğu kadar ciddiye alınması gereken bir çabayı da haber verir. Demiralp’in Tanpınar çalışmaları bağlamında eleştirdiği noktaların giderilmesi yönünden hem Şahin’in kitabının hem de yine anmadığı Nurdan Gürbilek’in yazılarının Tanpınar okumalarına verimli katkılar sunduğu açıktır.
Tanpınar’a Biraz Huzur Verelim’i okurken bazı satırların altını çizdim. Bunların çoğu, Tanpınar’dan yapılan alıntılardan oluştu. Oğuz Demiralp’in kitabının ve bu tarz “eleştirel denemeler”in işlevi, belki de budur; entelektüel bir yazarın görüşlerinin güncellenmesidir. Dikkatleri, vurguları, yorumları ve önerileri kadar konu nesnesi metinlerden yakaladığı sözlerle de ayrışır ve değer kazanır “eleştirel denemeler”. Tanpınar’a Biraz Huzur Verelim, bu yönüyle de dura dura ilerleyen, her durup ilerlemede Tanpınar’ın başka metinlerini alıp getiren bir kitap. Şu satırlar anılabilir hemen: “Çok iyi biliyorum ki bu kendinden geçme hali her ölümlüye nasip olmaz. Bu ruh halinden bir kez olsun geçenler ise, o ulaşılmaz anın özlemiyle ömür boyu bir hayalet gibi dolaşırlar yeryüzünde. Belli ki, Mümtaz onlardandır.” Bu sözlerden sonra Mümtaz’ın hâlini veya ruh akrabalarını gösterdiği söylenebilecek “Dönüş”ün şu dizeleri hatıra geliyor: “Bir akşamın beyaz fecre / Gönderdiği kanlı haber, / Herkes ömründe bir kere / Bu zalim dönüşle titrer.”

Tanpınar’a Biraz Huzur Verelim 
Oğuz Demiralp
Yapı Kredi Yayınları 
178 sayfa

Bakan Uraloğlu tarih verdi: İki ili birbirine bağlamış olacağız
Bakan Uraloğlu tarih verdi: İki ili birbirine bağlamış olacağız

Bakan Uraloğlu tarih verdi: İki ili birbirine bağlamış olacağız

Murat Kurum, BAYKAR'ı ziyaret etti: Türkiye'nin geleceğine olan inancım arttı
Murat Kurum, BAYKAR'ı ziyaret etti: Türkiye'nin geleceğine olan inancım arttı

Murat Kurum, BAYKAR'ı ziyaret etti: Türkiye'nin geleceğine olan inancım arttı

Diyarbakırlı Saliha Gündüz'ün Başkan Erdoğan sevgisi: O anları 24 TV'ye anlattı
Diyarbakırlı Saliha Gündüz'ün Başkan Erdoğan sevgisi: O anları 24 TV'ye anlattı

Diyarbakırlı Saliha Gündüz'ün Başkan Erdoğan sevgisi: O anları 24 TV'ye anlattı