• $32,3776
  • 35,0442
  • 2325.49
  • 9124.17
20 Temmuz 2014 Pazar 02:05 | Son Güncelleme:

Sahnede bir kara kuşak

Sahnede bir kara kuşak

Özellikle 90’lı yıllarda oynadığı aksiyon filmleriyle hepimizi ekran başına kilitleyen Steven Seagal’in İstanbul’a bir konser için geleceği haberini aldığımızda oldukça heyecanlandık. Zira dünyanın en önemli dövüş ustalarından biri olan Seagal, bu kez barışın dili olan müzikle seslenecekti bizlere. Vakit geçirmeden sorularımızı hazırlayıp kendisine gönderdik.

Şiddetten arınmış bir dövüş sanatı olan Aikido’nun en büyük ustalarından biri olan Steven’in elbette ki bize söyleyecek çok şeyi vardı. Sorularımızın cevaplarını bize konserden önce ulaştıran Seagal, Sufi müziğinden Moğol kökenlerine kadar pek çok konuda açıklamalarıyla bizi şaşırttı. Konser akşamı da bize keyifle blues’un notalarında kaybolmak kaldı.

MEZİN DEDEYİ
mezin.dedeyi@aksam.com.tr

Türkiye’de özellikle aksiyon filmlerinizle tanınıyorsunuz, şimdi ise şarkıcı kimliğinizle buradasınız, bu dengeyi nasıl kuruyorsunuz? İzleyicilerinize neler söylemek istersiniz? 
Aslında baktığınızda oyunculuk da, müzisyenlik de birer sanat. Disiplinli bir dövüş sanatı olan Aikido’dan gelen birisi olarak dengeyi sağlamak pek de zor olmuyor. Filmlerde bir karaktere bürünüyorsunuz, iyi bir iş çıkarmak için sanatınızı konuşturmak durumundasınız. Müzik için sahne de böyle. Müzikle dövüşü farklı yerlerde tutmak lazım. Ve elbette şunu da belirtmek gerekiyor ki Aikido saldırıdan çok savunma amaçlı, barışçıl bir dövüş sanatı. İzleyicilere muhteşem bir şov için hazır olmaları gerektiğini söyleyebilirim.

Dövüş ustası, yazar, yönetmen ve yapımcısınız. Bir insan bu kadar işi nasıl başarabilir?
Bir insan aslında aynı anda bile pek çok şeyi yapabiliyor. Kahvenizi içerken gazetenizi okumak gibi. Ya da sabah hazırlanırken kıyafetlerinizi belli bir sırayla giymeniz gibi. Eğer belirli bir disiplininiz varsa hepsini ayrı ayrı ve aynı anda yaptığınızı düşünüyorsunuz. İnsan gerçekten mucizevi bir yaratık.

Muhteşem müzisyenlerle turnelere çıktınız, albümler kaydettiniz. Blues gitar koleksiyonunuz dünyanın en iyilerinden biri. Hangileri favoriniz?
Müziğe 5 yaşında davul çalarak başladım. 10 yaşımda da gitara merak saldım. Albümlerimde bana çok önemli isimler eşlik etti ve bundan dolayı hem mutlu hem de gururluyum. Şu anda Muddy Waters, John Lee Hooker, BB King, Steve Wonder gibi muhteşem müzisyenlerin gitarlarına sahibim. Bunlar dünyanın en kıymetli hazineleri. Çoğunu, 
çok yakın dostlarımdan aldım ve bana gerçekten ilham veriyorlar. 

Japonya’da yaşadınız ve orada dojo (eğitim salonu) açan ilk yabancı oldunuz. Sizin için Aikido neyi ifade ediyor? Japonya neler ifade ediyor?
Aikido disiplinin özüdür, hayat yolu… 7 yaşımdan beri hem tutkum hem de yol göstericim oldu. Japonya benim için çok 
özel bir yer. Gizemli ve büyüleyici. Orada çok şey öğrendim ve öğrendiklerimi öğretmek benim için bir görevdi aslında. 

90’larda Hollwood özellikle aksiyon filmlerinin zirvesindeydi. Şimdi ise durum tamamen farklı diyebiliriz. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? 
Her şey gibi film endüstrisi de değişiyor. Şu an bilgisayar efektleri her şeyin önünde yani artık herkes aksiyon yıldızı olabiliyor. Önceden özellikle dövüş filmlerinde hem iyi bir aktör hem de iyi bir dövüşçü olmak zorundaydınız. Şimdi ise aktörlerin neredeyse hiçbir şey yapmalarına gerek kalmıyor.

En sevdiğiniz film hangisi neden?
Aslında sevdiğim filmleri saymaya başlasam bu röportaj bitmeyebilir… 

Peki, bir film yıldızı olmanız, egonuzu nasıl etkiledi? Kontrolünüz dışına çıktığı durumlar oldu mu?
Güç ve hayranlığın aslında ne olduğuna dair gerçekleri ünlü olmadan önce algılamış olmam beni pek çok kez egoma yenilmekten korudu. İbadetlerimi aksatmadım ve bu da kontrollü davranmamın anahtarı oldu.

Yeni projeleriniz var mı?
Müzik projelerimiz sürüyor bunun yanında bir de film var. Ağustos sonu, Alabama’da bir filme başlıyorum. Filmde özel kuvvetlerden emekli bir kişinin bir kasabaya gelip, oradaki mafyayla ve yerel suç çeteleriyle mücadelesini konu alıyor. İşte yerel polis orada gücü elde tutamayınca, kendisi gücü ortaya koymayı hisseden bir adamı oynayacağım. Tüm bunların yanında bir de sosyal projelerim, hayallerim var. Çocukların açlık ve hastalıktan ölmediği bir dünya arzuluyorum. Bunun için gerçekleştirdiğim projeleri de özellikle basından gizlemeye çalışıyorum. Zira insanların yaptıkları yardımların bu kadar duyurulmasının etik olmadığını düşünüyorum.

Türkiye’ye ilk gelişiniz… Türkiye sizin için ne ifade ediyor?
Aslında, kökenlerim Moğolistan’a dayanıyor. Eşimin de bir Türk tarafı var. Zaten tarihe baktığınızda Moğollar ve Türkler iç içe geçmiştir. Türk tarihini Cengizhan’dan itibaren, Çin’le Cengizhan arasındaki o savaş ve çekişmeden başlayarak okumaya başladım. Türk tarihini, Osmanlı tarihini okudum. Türk insanı hakkında da bilgi aldım, 
yani bilerek okuyarak geldim aslında. 

Tanıdığınız herhangi bir Türk müzisyen var mı? Ya da Türk müziğinde dinlediğiniz, sevdiğiniz bir tarz?
Türk müziğini çok seviyorum. Bütün geleneksel Türk müziklerini sıklıkla dinlerim. Sufi müziğini de çok seviyorum, özellikle, kendi içimde de barındırdığım Mevlana anlayışı üzerindeki tasavvufi müziğe hayranım. Hatta bundan sonraki albümlerim için Türk müziği ile kendi müziğimi kombine etmeye yönelik bir fikrim var.

Türk dinleyicileriniz için neler hissediyorsunuz?
Sizler için sahnede olmak heyecan verici… Tüm kalbimi sahneden sizlere sunacağım Bir de İstanbul’da Ramazan’ın da 
verdiği ruhani ortamda sakin, nefes alarak biraz İstanbul’un havasını içimize çekmek istiyorum. 

Bir Blues ozanı…

Röportaj sorularımızın cevaplarını almamızın ardından Engy Energy Drink’in ve Bosphorus Entertainment’ın özel katkılarıyla düzenlenen konsere gitmek için yola çıkıyoruz. 16 Temmuz’da Harbiye Açık Hava Tiyartosu’nda gerçekleşen konserde Seagal, 90 dakikalık repertuvarı boyunca sahnede Blues rüzgârı estiriyor.
İlk şarkıdan sonra ‘Herkesin Ramazan’ını kutluyorum. Dinler arası ve kültürlerarası barışa hizmet edelim’ diyen Steven Seagal’ı izlerken, 90’larda televizyonda vurdulu kırdılı filmlerinden hayranlık duyduğumuz adamla, notalarını barışa adamış bu ozan aynı kişi mi diye soruyoruz.

Seagal’in enerjisini hissetmemek mümkün değildi. Bütün ırklar, kültürler ve renkler için şarkı söyleyen Seagal sahnede adeta devleşti. Özellikle şiddeti ve terörü eleştirmek için bir arada yaşamanın, sevgi içerisinde yaşamanın nasıl olabileceğini göstermek amacıyla yazılan “My God” adlı şarkısında, son günlerde en çok ihtiyacımız olan şeyi, birlikteliği ve barışı hissettik.

Japonya’da dövüş okulu açan ilk yabancı
10 Nisan 1951’de Amerika’da doğan Seagal’ın Aikido macerası yedi yaşında başlıyor. 1971’de Japonya’ya giderek orada bir yandan Zen, Budizm ve dövüş sanatları konusundaki bilgisini artırdı. 1975 yılında burada evlenen Seagal, kayınpederinden devraldığı bir dövüş okulunun başına geçerek, Japonya’da bir dövüş okulu açan ilk Batılı oldu. Uzun yıllar boyunca Asya’da kalan aktör, burada geçirdiği 15 yılın sonunda Amerika’ya geri dönerek yeni bir dövüş sanatları okulu açtı. 

Dış ticaret açığı yüzde 44,2 azaldı
Dış ticaret açığı yüzde 44,2 azaldı

Dış ticaret açığı yüzde 44,2 azaldı

Emeklilere indirimli bilet müjdesi!
Emeklilere indirimli bilet müjdesi!

Emeklilere indirimli bilet müjdesi!

Tam 1,5 milyar... Dış kaynak akışı bu yıl da hız kesmedi
Tam 1,5 milyar... Dış kaynak akışı bu yıl da hız kesmedi

Tam 1,5 milyar... Dış kaynak akışı bu yıl da hız kesmedi