• $32,3363
  • 35,0866
  • 2308.14
  • 9079.97
13 Nisan 2014 Pazar 01:45 | Son Güncelleme:

Bu bir aşk ve bir yol filmi

Bu bir aşk ve bir yol filmi

Ortak hafızamızın en kıymetli değerlerinden biri olan Âşık Veysel’in hayatı film oluyor. Ağustos ayında çekimlerine başlanacak ve ünlü halk ozanının ölümünün 41. ölüm yıldönümü olan 21 Mart 2015’te gösterime girecek. Projenin en ilginç yanlarından biri de Âşık Veysel’in oyuncu olan en küçük torunu Yeliz Şatıroğlu’nun filmde babaannesi Gülizar’ı canlandıracak olması. Şatıroğlu’na göre Veysel’i ‘Kör Veysel’likten ‘Âşık Veysel’liğe taşıyan süreç köyden ayrılmasıyla başlıyor ve Gülizar’ı bulmasıyla tamamlanıyor. Yeliz Şatıroğlu, “Gülizar’la evlenmesi dedemin hayatında dönüm noktası. Esma’nın açtığı yaraların merhemidir Gülizar” diyor.

ARZU AKYOL
arzu.akyol@aksam.com.tr
Fotoğraf: UYGAR TAYLAN

Yeliz Şatıroğlu’nu biraz tanıyalım önce?
Sivas’ta doğdum, Mersin’de büyüdüm. Tiyatroyla klasik hikâyedeki gibi lisede tanıştım. Lise biter bitmez de Mersin Üniversitesi Tiyatro Bölümü’ne girdim. Uzun bir süre oyunculuk yapmadım ama. Drama öğretmeni olarak çalıştım.
5 sene önce de İstanbul’a geldim. 

Oyunculuk yapmak için mi geldiniz İstanbul’ a?
Aslında değil ama bu işin merkezi olması şans oldu benim için. Önce Volkan Severcan’la, sonra Duru Tiyatro’da Emre Kınay’la çalıştım. Ardından Gencay Gürün’le Tiyatro İstanbul’da ve bu sezon da sevgili Kenan Işık’la çalıştık. Kenan Hoca yönetiminde Moliere’nin Cimrisi’ni koyduk sahneye. Bu sezondaki son oyunumuzu oynadık ama yeni sezonda da aynı oyunla devam edeceğiz. 

Sağlığı nasıl Kenan Bey’in, bilginiz var mı?
Sık sık ziyaret ediyorum ve eşiyle de konuşuyorum. Durumu stabil. Sanırım uyandırmak için kan değerlerinden birinin 100’e çıkması gerekiyormuş. Şu an 60’lardaymış. Oyunumuzun yönetmeniydi. 3 aydır gece gündüz beraberdik. En son memleketi Malatya’ya turneye gittik. Denizli’ye gidecektik. İşte spor yaparken de böyle bir şey oldu. İnşallah iyi olacak ama. Umutla bekliyoruz iyileşmesini. 

BABAM BABASINA ÂŞIK BİR ADAM

Baba tarafından torunusunuz Aşık Veysel’in...
Evet… Babam, babasına âşık bir adamdır. Mersin’de yaşıyor. Öğretmen. Saz çalan tek oğludur ve sesi de babasına benzer. Manevi olarak da dedemin dünyasına en yakın olan çocuğu odur.

Şatıroğlu soyadının özel bir soyadı olduğunu ilk kavradığınız yaşları hatırlıyor musunuz?
Âşık Veysel hep dedemdi ama onu Türkiye’nin tanıdığı ve sevdiği ozan Âşık Veysel olarak fark edişim okul dönemime rastlar. Öğretmen ismini soruyor. ‘Yeliz Şatıroğlu’ diyorsun. ‘Hımm ben bu soyadını bir yerlerden hatırlıyorum’ durumu oluyor. Yani öğretmenlerimin beni fark etmeleriyle başladı bu farkındalık diyebilirim. Üniversite sınavına girdiğim yıl da dedem sınav sorusu olarak çıktı karşıma. 

Dedenin sınavı kazanmana yardımı olmuş…
Oldu valla… (Gülüyor) Şaka bir yana bu çok gurur verici bir şey. Bir taraftan gururlanıyorsun bir taraftan da mahcup oluyorsun. 

Sen kaç numaralı torunsun?
Âşık Veysel’in 6 çocuğu ve 22 torunu var. Ben de 22. torunuyum.

HAYATINDAN ON FİLM ÇIKAR

Âşık Veysel’in hayatını sinema filmi yapmak için Bilal Babaoğlu yönetmenliğinde uzun ince bir yola çıktınız. Nasıl emanet ettiniz dedenizi bu ekibe? Zor bir karar olmalı…
Tabii ki, çok önemli bir karardı. Aile ekibe ve yönetmen Bilal Babaoğlu’na çok güvendi. Bir kere Bilal gerçekten çok çalışarak, çok iyi hazırlanarak çıktı ailenin karşısına. Çok sağlam bir iletişim kuruldu. Her soruya net cevaplar alındı. Her şey çok şeffaftı. Karşılıklı güven ve ekibin profesyonelliğine duydukları inançla etkili oldu. Kültür Bakanlığı da destek veriyor. Tabii sonucu merak ediyoruz. Çok güzel bir film olması için dua ediyoruz ailece.

Filmde büyük ozanın hayatının hangi dönemine tanıklık edeceğiz peki?
Aslında dedemin hayatından bir değil on film bile çıkar ama biz 20’li yaşların sonundan 30’larının sonuna kadar olan bölümü anlatacağız. ‘Kör Veysel’likten ‘Aşık Veysel’liğe geçişi hikâye edilecek. Dedemin Esma’yla yaşadığı çok hırçın bir aşk var. Herkesin bildiği gibi Esma onu bırakıp Hüseyin’le kaçıyor. Eşi başka bir adamla kaçmış, iki çocuğunu kaybetmiş Veysel acılarla pişmeye başlıyor. O güne kadar Emrah’tan Karacaoğlan’dan türküler söyleyen Veysel içinde yakılmayı bekleyen sözler biriktiriyor. Ama dilinin bağı Gülizar’la tanıştığında çözülüyor. 
 
Film bir Âşık Veysel biyografisi gibi mi olacak?
Bu film bir biyografi değil, çok güçlü bir ‘aşk ve yol’ filmi aslında. Dedemin müziğini de sinemaya taşıyacak. Oyuncumuz kendi okuyacak Veysel türkülerini. Gerçek enstrümanlarla, canlı kayıtlar yapılacak. Gayet seyirlik, kurgusu hızlı akan, dünyanın her yanında izlenebilecek bir film olacak. Yapımcı firma şimdiden uluslararası pazarlar ve festivallerle ilişki kurdu. Türkiye’de de dünyada da çok etkili bir film olacağını düşünüyorum.

Esma’yı kim oynayacak, belli mi?
Son karar henüz verilmedi. Birkaç çok güçlü aday var Esma rolü için. 

Âşık Veysel?
O belli ama söyleyemeyiz (gülüyor).

Bir “Aşk ve bir yol filmi olacak” dediniz…
Aşk filmi derken hem Esma’yla yaşadığı o yaralayıcı ve tutkulu aşkı hem Gülizar’la yaşadığı o iyilik ve şifa veren aşkı ve hepsinin dışında yaratıcıyla sözle ve sazla kurulan ilahi aşkı kastediyoruz. Gülizar ilahi aşkı da öğreten tekke kültüründen geldiği için, Veysel’in önünde farklı kapılar açıyor. İçindeki ilahi aşk Gülizar’ın aşkıyla yol bulup dışarı çıkıyor. Yol filmi derken de bizim hikâyemizde Veysel’in dönüşümünü ‘yol’ gerçekleştiriyor. O yolun sonunda Gülizar’ı buluyor. İlk kendini kırdığı an köyden çıkmaya karar verdiği an. Filmin de önemli karakterlerinden Kasım’la ‘hem para kazanırız hem de dolaşırız’ diye çıkıyorlar köyden. 

Onu sazla tanıştıran babası da çok önemli bence Aşık Veysel’in yolculuğunda…
Kesinlikle öyle. Büyük dedem Karaca Ahmet müthiş öngörülü ve bilge bir adammış. Dedem gözlerini kaybeder kaybetmez bir bağlama alıyor. Hem oyalanıp teselli olur hem de ileride en azından saz çalarak kendine bakabilir diye düşünüyor. Hayatta bazen böyle anlar ve insanlar vardır. Biz fark etmeyiz ama yolumuzu çizer bu anlar ve insanlar. İşte dedemin hayatında da babası, Esma, Kasım, Gülizar ve Ahmet Kutsi Tecer böyle insanlar. Köyden çıktığı an da böyle bir an. Bu insanlar ve bu yolculuk onun baht dönüşleri. 

Bir baht dönüşü de Ahmet Kutsi Tecer değil mi? 
Kesinlikle. 1938 Âşıklar Bayramı’nda dinliyor dedemi ve çok kıymetli buluyor. Ahmet Kutsi Tecer adını ‘Âşık’ koyana kadar kendi çevresinde kıymeti çok da bilinmiyor. Dedemin dünya çapında bir müzisyen olduğu fikri de yok kimsede. O başlatıyor bu süreci. En yakınımızdakinin yeteneğini değerini görememek bizim hep yaptığımız bir şey aslında. 

Ne zaman vizyona girecek film? 
Ağustos’ta Sivas ve civarında çekimlere başlayacağız. Aralıkta da kış sahnelerimiz olacak. 2015’in 21 Mart’ında dedemin 41. ölüm yıldönümünde gösterime girecek.

ESMA YARA GÜLİZAR MERHEMDİ

Peki, siz de bu filmde Gülizar’ı canlandıracaksınız. Ne hissediyorsunuz?
Çok mutlu ve çok heyecanlıyım. 

Sağken gördünüz mü? Benzer miydiniz?
Gördüm evet. O biraz daha açık tenli, yeşil gözlü, sarışın bir kadınmış ama ailede hem fiziksel olarak hem de tarz olarak en çok benim benzediğimi söylerler. 

Gülizar rolü için özel bir çalışma yaptınız mı?
Babaannemi gördüm ama ilkokul çağlarındaydım. Onun da yaşı ilerlemişti. Doğal olarak çok fazla diyaloğumuz olmadı. O yüzden aile büyüklerimizden bilgi edinmeye çalışıyorum onun hakkında. 

Ne anlattılar büyükler, ne öğrendin?
Çok hikâye var da anlatmayayım. Filmde hangisi kullanılacak bilemiyorum. Sadece şu kadarını söyleyeyim müthiş bir kadın… Herkese hediyeler verir, açları doyurur, komşusu açken kendisi yemek yiyemez. İnsanların kapılarına gizlice yemek bırakır. Çok iyi yürekli. Dedem de bu özelliklerini çok seviyormuş tabii. Hisleri çok kuvvetli. Ve tabii ki dedemin hayatını değiştiren kişi… Gülizar’la evlenmesi hayatının dönüm noktası… Esma’yla yaşadığı tutku ve hayal kırıklığından sonra yuvasını kurması, sonsuz güveni ve sevgiyi yakalaması, o güne kadar biriktirdiği bütün malzemenin dışarı çıkmasını ve insanlarla buluşmasını sağlıyor. 

Gerçek aşkı Esma mı Gülizar mı size göre?
Gerçek aşktan ne anladığınıza bağlı aslında. Gerçek aşk dediğiniz şey yaralayan, inciten, acıtan bir duyguysa o tutkulu aşkı Esma’yla yaşamış. Ama aşk dediğiniz şey huzur, emek, kendinizi güvende ve mutlu hissetmekse o zaman gerçek aşkı Gülizar’dır. Gülizar onun sakin limanı, yarasının merhemidir. Çocuklarının annesi olması ve yıllarını onunla geçirmesi sebebiyle Gülizar’ı ayrı bir yere koyuyor tabii.
 
Gülizar Esma’yı kıskanır mıydı?
Kesinlikle öyle bir duygusu yok Gülizar’ın. Hüseyin’le Esma Bafra’ya kaçtıktan sonra perişan oluyorlar ve köye geri dönüyorlar. Döndükten sonra komşu olarak da yaşamışlar. Babam, amcalarım ve halalarım ‘Esma anne’ diye çağırırlarmış zaten. Babaannemin içinde asla hırs, kin, kıskançlık gibi duygular yok. Âşık Veysel’in Gülizar’la yakaladığı huzurun kaynağı da bu. Bir de Gülizar tekke terbiyesinden geliyor. Çok güzel bir kadın ve ilk eşi öldükten sonra başına kötü bir şey gelmesin diye Yalıncak Tekkesi’ne yerleştiriyorlar onu. Orada müthiş bir tekke kültürü ile yetişiyor. Dürüstlüğü, samimiyeti, Bektaşi geleneklerini öğreniyor. ‘Bu film projesinden sonra ne öğrendin onun hakkında’ dediniz ya… İşte ben o Tekke’ye gittim. Orada babaanneme ‘Gülizar Ana’ dediklerine şahit oldum. Ve daha da ilginci onun torunuyum diye benim de elimi öptüler. Çok saygınlığı olan bir kadın. 

Nasıl tanışmışlar peki Âşık Veysel’le?
O kısımları çok fazla anlatıp filmin sürprizini bozmayalım ama tanışma hikâyesi gerçekten muhteşem. Zaten Âşık Veysel’in tüm hayatı müthiş bir macera. Torunu olarak birebir bilmesem ben bile abartıldığını düşünürüm. İşte böyle bir insan da ancak Gülizar gibi bir kadınla olabilirdi. Bu ilahi bir buluşma yani… 

KAPI KİLİTLİ, CÜZDAN CEPTE, PARA YOK…

Acıları var ama aynı zamanda çok hazırcevap ve esprili bir adammış.
Durumla, kendisiyle ve karşısındakiyle ince bir zekâyla eğlenir, çok zekice espriler yaparmış. Mesela Tarsus’ta beraber konsere gittiği adamla aynı odada kalıyor ve parası çalınıyor. Kimin çaldığı belli aslında. Ama asla yüzüne söyleyerek rencide etmiyor. ‘Kapı kilitli, cüzdan cepte, para yok’ diye uzun bir şiir yazıyor ve tatlı tatlı söylüyor. Dedem gerçekten çok özel bir insan. Sivrialan Köyü’nde her bahçede böyle dalları yere değen meyve ağaçları vardır. Dedem ‘Âşık Veysel’ olup da köy enstitülerinde ders vermeye başladığında meyve ağacı aşılamayı öğreniyor. Köyüne dönüyor ve meyve bahçesi yapıyor. Bir kısım köylü dalga geçiyor. “Bu kadar adam bilmiyor, sen kör halinle ne bileceksin” diyorlar. Ağaçlar meyve verdikten sonra ikna oluyorlar. O bölgede sadece Sivrialan’da vardır meyve ağacı. Dedemin bahçesi de durur hâlâ.

KALABALIĞIZ VE BİR ARADAYIZ

6 çocuk 22 torun. Kalabalık bir aile; bir araya gelir misiniz sık sık?
Tabii geliriz. Çok güzel büyük masalar kurulur. Herkes farklı yerlerde yaşadığı için bu çok sık olamıyor. Ama fırsat buldukça bir araya geliriz. Özellikle biz kuzenler çok sık görüşemesek de bir araya geldiğimizde muhteşem vakit geçiririz. Her temmuz ayında Sivas’ta dedemi anma törenlerinde genellikle bir araya geliriz. Böyle güzel bir bağımız var. Kalabalığız ve bir aradayız. 

Ritüelleriniz var mı?
Saz çalıp türkü söyleriz (kahkahalar). O türkü söyler ona geçer, ondan diğerine geçer, böyle…

Sazı sözü sana ne öğretti hayata dair?
Dört kız kardeşiz biz. Bir de annem babam var. Ve çok samimi söylüyorum bize ‘iyi insan’ olmayı öğretti. Hayata güzel bakmayı, kindar olmamayı, azla yetinmeyi ve mutlu olmayı bilmeyi, azla yetindiğin zaman bunun seni çoğa götüreceğini hep dedemden öğrendik. Dedemden babama, babamdan bize aktarıldı bu değerler. Gözleri görmeyen, hayatı acılar içinde geçmiş bir adam yaşamı bu kadar güzelleştirebiliyorsa bu bütün insanlığa ders olmalı.

‘ANADOLU’NUN BLUES SESİ’ 

Dünya yeterince tanıyor mu Veysel’i?
20’li yaşların başlarındayken bir kış köye gitmiştim. Bizim oraların kışı çok sert olur. Böyle bir kış gününde kapı çaldı. Çinli ya da Koreliydi, emin değilim; çantasını sırtına alıp düşmüş yollara. Üniversitede çalışıyormuş, şairmiş ve Âşık Veysel üzerine çalışıyormuş. Terasta oturdu ve dedemin mezarına bakarak saatlerce yazdı. Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi gitaristlerinden biri olan Joe Satriani de dedem anısına yaptığı bir şarkıyı albümüne koydu.
Bu adam Grammy ödüllü bir dünya starı. İnanın dünyada biliniyor. Biz bilindiğini bilmiyoruz sadece. ‘Anadolu’nun blues sesi’ deniliyor.

Vatandaş, 'Bize neyin sözünü verebilirsiniz?' diye sordu... İstanbul'a yeni metro müjdesi!
Vatandaş, 'Bize neyin sözünü verebilirsiniz?' diye sordu... İstanbul'a yeni metro müjdesi!

Vatandaş, 'Bize neyin sözünü verebilirsiniz?' diye sordu... İstanbul'a yeni metro müjdesi!

Deprem uzmanlarından korkutan İstanbul uyarısı! Riskli ilçeleri açıkladılar
Deprem uzmanlarından korkutan İstanbul uyarısı! Riskli ilçeleri açıkladılar

Deprem uzmanlarından korkutan İstanbul uyarısı! Riskli ilçeleri açıkladılar

Çin, 'Türkiye rekor kırdı' diyerek duyurdu! 'NATO ülkelerinden Ortadoğu'ya kadar...'
Çin, 'Türkiye rekor kırdı' diyerek duyurdu! 'NATO ülkelerinden Ortadoğu'ya kadar...'

Çin, 'Türkiye rekor kırdı' diyerek duyurdu! 'NATO ülkelerinden Ortadoğu'ya kadar...'