• $32,3824
  • 35,0344
  • 2325.8
  • 9112.98
27 Temmuz 2014 Pazar 02:02 | Son Güncelleme:

Beğenilmek insanın narsisizmini besler

Beğenilmek insanın narsisizmini besler

‘Kaçak Gelinler’ dizisinde rol alan Efe Aydan’la buluştuk. Ancak sohbetimiz bir anda öyle koyulaştı ki dizi hakkında konuşmaya fırsatımız kalmadı.

Söze Amerika’da açtığı resim sergisiyle başladık ardından kaç kez evlendiğini, neden annesine düşkün olduğunu, kendisini yakışıklı bulup bulmadığını ve daha pek çok konu hakkında konuştuk. 

SİBEL ATEŞ YENGİN
sibel.ates@aksam.com.tr

Fotoğraf: UYGAR TAYLAN

Önce resim serginizle başlayalım mı sohbetimize, neden Houston’ı seçtiniz?
Amerika’nın en önemli galerilerinden Museum of Fineart internetten resimlerimi görüp çok beğenmiş. Orada yaşayan arkadaşımın da önerisiyle giriştim bu işe. Önce “Acaba olur mu?” diye bir şüpheye düştüm. Çünkü Amerika dediğimiz de önemli bir yer. Sergiyi açacağım tarihte Amerika’nın çok sevdiğim, en önemli suluboya sanatçısı John Singer Sargent’ın da sergisi vardı. Picasso neyse, o da o kadar önemli dünyada. Bende bütün kitapları vardır. Düşünsenize galeride bir ok onun adını diğer ok da Ege Aydan’ı gösteriyor. Bu benim için gurur kaynağıydı. Çoğu resimleri sattım, çok beğenildi. Para kazanmanın ötesinde onur kazandım. 

Sergide ziyaretçilerin arasında dolaşırken nasıl hissediyordunuz?
Teksas’ta yaşayan Türkler tanırdı. Yabancılar da tanırdı ama daha azdı. Artık dünya küçüldü. New York’ta da benzerini yaşadım. Bir kafede otururken yanınıza gelip “Dizilerinizi izledik” diyorlar. Biz nasıl Amerikan dizilerini izliyorsak onlar da Türk dizilerini izliyor. Sevdikleri karakterleri de hafızlarına atıyorlar. 10 sene önce böyle değildi, o zaman da meşhurdum ama son beş yıldır farklı. Bunda internetin payı büyük elbette. Sergide de böyle oldu. Göz göze bakışıyorsun, tanıyıp yanına geliyorlar ki bu da hoş. Onların resimlerimle olan ilişkilerine bakmak keyif verdi. 

SERGİMİN ADI UZAK SULAR 

Serginizin teması neydi?
Her sergi için bir konsept oluşturuyorum. Bu sergimin adı ‘Uzak Sular’dı. Amerika’nın Türkiye’ye, Türkiye’nin de Amerika’ya bakışını yansıtan resimlerdi. Satılan resimlerimin çoğu Kastamonu, Sivas’ın köyleri, Alaçatı, İstanbul ve camilerden oluşuyordu. 

Resimlerinizde insan kullanmıyorsunuz hiç, özel bir sebebi var mı?
Resmin içinde insan figürü çok dikkat çekiyor, rol çalıyor. Gerektiği zaman kullanıyorum. Ya sadece insan ya da nü çalışıyorum. 

Egon Schile hayranıymışsınız…
Valla iyi çalışmışsınız, teşekkür ederim. Gustav Klimt ve Egon Schile çok hoşuma giden ressamlardır. Desenlerim Egon Schile benzer, çizgilerine öykünürüm. 

Resminizi bitirdiğiniz an mı yoksa süreç mi keyifli olur sizin için?
Tamamlanıp bitmesi tabii ki çok keyifli. Resmi sonlandırmaya doğru giden yol da keyif veriyor. Bir oyun sahneye koymak, bir rolü ortaya çıkarmak gibi. Bir nevi doğum sancısı… Bedri Rahmi Eyüpoğlu “Bir resim ya bir defada ya da bin defada biter” der. Bir defada ve bin defada bitmesi; ne güzel bir anekdot. Ressamın ya da yazarın kafasında bitmesi gerekiyor. 

Bir ressam gözüyle mi etrafı izlersiniz?
Gerçekten öyle, bu yüzden ressamım zaten. Küçüklüğümden beri başka türlü bakamam. Buradan bakınca yerden gelen ışığı ne güzel  alıyorsunuz, bunu görmezden gelemem. Bunu hafızaya alırım mutlaka. Böyle bakmaya alışınca bundan kendinizi soyutlayamıyorsunuz. 

HAYATI ÜÇ BOYUTLU GÖRMEK

Niye en başından resmi seçmediniz?
En başından beri resmi seçtim. Çamurdan heykeller de yaparım ama heykeltıraşım ya da şiir yazdığım için şairim diye ortaya çıkmam. Benim mesleğim bu; sanatçıyım, artistim, oyuncuyum, rejisörüm, ressamım, plastik ve fonetik sanatlarla da ilgilenirim. Şu bardağın nasıl yapıldığı, kalıbının nasıl çıkarıldığını da düşünürüm. İşin mühendislik kısmıyla da ilgiliyim. O zaman işte üç boyutlu değerlendirebilirsiniz hayatı. Garsonu, taksiciyi, zengin adamı da düşünürsünüz. Bunların hepsi sizi oluşturur. Bunlardan ders alıp bir şeyler üretir ve onları sergileriz. Resim yaparken, bir karakteri yaratırken de bunları kullanırsınız. 

Yapamadıklarınızı ve söyleyemediklerinizi bir karakter aracılığıyla yapmak ya da söylemek size ne hissettiriyor?
Her şeyi söylerim. Şu hayatta söyleyemeyeceğim bir şey yok. Gerekli gördüğümü, gerektiği zamanda söylemekten çekinmedim. Büyük konuşmak istemem ama bir gün gelir çekinir ya da korkar mıyım bilemem. Benimle ilgisi olmayan karakterleri giymek, onların cümlelerini kurmak keyif verici mesela bir katili, hırsızı ya da toplum dışı insanları oynamak hoş geliyor.

Sahnede, ekranda olmak, alkışlanmak, beğenilmek hoşunuza gidiyor mu? 
Beğenilmek insanın narsisizmini besler. Aynı zamanda beğenilmek sorumluluk da gerektirir. Ne kadar çok beğeniliyorsanız bir o kadar özen göstermeniz gerekir. Mesela ABD’de beğenilmek de “Vay be sınırlarım büyümüş” düşüncesiyle keyif veriyor. Sınır ötesine gidip de tanınınca ve bire bir ilişkiye girince hoşunuza gidiyor. 

Sizinle ilgili araştırma yaptığımda ‘annesine çok düşkündü’ bilgisi vardı… 
Annem abimle bana çok özenmiştir. Ama ne abimle ne benimle yan yana olmuştur. Annemin ektiği tohumlar da çok önemli ama abimin Türkiye’nin bir numaralı basketbolcusu olması onun kendi macerasıyla alakalı. Annemizden uzak büyüdük. 17 yaşımdaydım, annem bana evi teslim ettiğinde. Ben Ankara’da kaldım, o babamla İzmir’e yerleşti. O yaşta hayatımı kendim döndürmeye başladım. Gerçi bu biraz avantaj da oldu benim için. Aileden uzakta olup da “Yaşasın özgürlük” demedik. Sadece hayat böyleydi, bize normal geliyordu. Evdeki düzeni sağlayabilirsek başarılı oluruz duygusu vardı. Abim daha şanslıydı, sporcu olduğu için Aydan Siyavuş’la birlikte eve çıkmışlardı. Babam ilk yıllar beni bırakmadı. Kolladı, yemeğimi yaptı. Annemden daha çok ilgilendi. Çünkü annem çalışıyor, turnelere gidiyor, para kazanıyordu. Sanatçı ailelerinin ortamı normal vatandaş gibi olmuyor ki. Biz sanatçılar sabahtan akşama kadar çalışırız, ne bayramımız vardır ne yılbaşımız. 

Ana kuzusu muydunuz?
Tabii ki anneme düşkünüm ama hanım evladı gibi değildim. Bizde annemle yan yana gelememe rahatsızlığı vardı. Hiç bir araya gelemedik ki. Benim de mesleğim neden oldu tabii buna. Bir yerde iki aydan fazla oturamazdım. 
Turneye çıkardım. 20 yaşındaydım iki ay Erzurum’da yaşamıştım. 

Düzenli bir hayatı özlediniz mi hiç?
Hayatım buydu. Domestik bir hayatım olmazdı yoksa bu işi yapamazdım. (Gülüyor). Şimdi bu yaşta böyle bir şey istiyorum. Onun için gülüyorum. Yoruldum artık. Ben de sahneden inip evime geleyim kardeşim, oturayım ama bildiğim bir ev olsun, bir otel odası olmasın.  

BABAM FİLOZOF GİBİYDİ

Oğlunuzla aranız nasıl, siz onunla vakit geçirebiliyor musunuz?
Bir dönem az görüştük ama uzun süredir de beraber yaşıyoruz. Küçükken de öyleydi. Annesi çalıştığı için bana daha çok görev düşüyordu. Eşim doğum anında bir rahatsızlık geçirdiği için oğlum doğar doğmaz kucağıma gelmişti. Bir yandan mama yapıyor, bir yandan altını temizliyordum. Her şeyi öğrenmiştim. Dokunduğum zaman ateşinin olup olmadığımı anlardım ki hâlâ da anlarım. Bizimki baba oğul ilişkisi gibi değil de arkadaş gibi. Ben ona hiç çocuk muamelesi yapmadım, o da bana hiçbir zaman baba demedi. İsmimle hitap etti. 

Sizin babanızla ilişkiniz nasıldı?
Babam hayatta değil. Oğlum İlhan doğarken vefat etti. Babamla da arkadaş gibiydik. Konservatuvarda okurken bana çok yardımcı olurdu. Babam çok konuşan bir adam değildi. Biz onun yaptıklarından görür öğrenirdik. “Şunu şöyle yapın böyle yapın” diye ders vermezdi. Ermiş bir yanı vardı gerçekten. Herkes kendi annesini, babasını över ama babam filozof gibiydi. 

Abi kardeş iyi anlaşır mısınız?
Abim sakin biridir, ben daha hiperaktifim. Abimle de bir araya çok gelemedik. Çok gezgindik. Abim evlendiği gün maç için yurtdışına gitti. Ben de evlendiğim gün Çorum’a turneye çıktım. 

Önce birlikte yaşayıp evlenmişsiniz…
İki kere evlendim. İkisi de 15 yıl sürdü. İlk eşimle 4 yıl, ikincisiyle de 12 sene sonra evlendik. Ama karı koca gibi bir evdeydik. O sorumluluğu evlenmeden önce almıştık. 

Bir daha evlenir misiniz? Allah’ın hakkı üçtür ya…
Hiç belli olmaz, evlenebilirim de. Allah’ın hakkı üçse evleneyim o zaman (gülüyor). Kalp meselesi bu; “Dur ben bir evleneyim” demekle olmaz ki. Kendiliğinden olur. Üç olur, dört olur. Böyle çok sayıda evlilik yapan abilerimiz var (gülüyor). İnsanız, ilişkiye gireriz, çok seversek kopamayız. Birlikte yaşamaya karar verirsek de evleniriz. 

Burcunuz nedir?
İkizler. 

Benim de eşim İkizler…
Tevekkeli değil o yüzden imalı baktınız. Sizin burcunuz nedir?

Boğa.
O zaman iyi anlaşıyorsunuzdur, niye suratınızı ekşitiyorsunuz…

Kendinizi yakışıklı bulur musunuz?  Kısmetiniz bol söyleyeyim, bekâr bir arkadaşım selam söyledi. 
Beğenenlere benden de selam söyleyin hatta “O da bekârmış” deyin (kahkahalar). Herkesin parmakla gösterdiği güzel kadınlar ya da güzel erkekler vardır ama ben onların dışındayım. Erkeklerin kadınlara göre daha çok avantajı var. Biz erkekler şarap gibiyiz, sözümüz meclisten dışarı olsun (gülüyor). Gençlik fotoğraflarıma bakıyorum da daha toy ve daha kıl bir tipmişim. Bu yaşlarda yüz oturuyor, aklar da düşünce... Kadınlık da çok zor, iki cinsin beden yapısı farklı. Kadınlarla erkekler arasında ters bir orantı var aslında…

Erkekler daha gamsız tabii o yüzden daha genç kalıyorlar… 
Niye öyle söylüyorsunuz. Eşitlik olsaydı birbirimizin peşinden koşar mıydık, hayatın tadı kalmazdı.  

Peki, yüz oturdu, saçlar kırlaştı. Siz mi kadınların peşinden koşuyorsunuz onlar mı sizin peşinizden koşuyor?
Ukalalık gibi algılanmasın ama küçüklüğümden beri hiçbir kadının peşinden koşmadım. Gençken belki bir iki kadının peşlinden koşmuşumdur ama onda da başarısız olmuşumdur. Çünkü bir kadının peşinden koşup da onu nasıl elde edeceğimi bilemedim. Erkekler ve kadınlarla bir araya geldiğimde arkadaşlık, dostluk yapıyorum. Böyle davranınca kadınların gözünde güvenilir bir adam etkisi yaratıyorum. Oynadığım rollere bakılırsa güvenilmez biri gibi görünüyorum ama… Esprilerimle de onları keyiflendiriyorum. İki taraf da birbirine meyilliyse bir arkadaşlık doğuyor. 

İKİZLER SEVİLMEK İSTER

Flört etmeyi sever misiniz?
Eşimle flört etmeyi severim. Çapkınlık anlamında soruyorsanız belirli dönemlerim vardır. Bir dönem olur sonra toparlarım. Flörtleşmenin esiri olup hayatı bu şekilde yaşamak zaman kaybı gibi geliyor. 

Atmayın…
Atmıyorum. Zaten belirli zamanlar dedim, haftada bir de demedim. Tarihi de belirtmeyeyim (kahkahalar). Hayatımın dalgalanmasıyla ilgili yani bana olan ilginin artması ya da kendime olan güvenimin azalmasıyla ilgili. Beslenmek için bu durumu kullanıp besini alınca  hemen rayına girmekle alakalı. 

Sizden tüyo alıyorum, eşim İkizler ya…
Eşiniz de benim gibi olabilir büyük ihtimalle, benden söylemesi. Hep de sevilmek ister İkizler erkeği. 

Yaşlandıkça huysuzlaşıyorum

Siz biraz huysuz musunuz?
Yoktu. Giderek arttı. Sanırım yaşlılıkla ilgisi var. Daha huysuzlanıyorum. Çünkü hayal ettiğim, beklediğim, hak ettiğim ortamı bulamıyorum. Yap denileni yaptık ama karşılığını alamadık. Bu kadar emek sarf ediyorum kendi imkânlarımla kendi resimlerimi bin dereden su getirerek yurt dışına taşıyorum. Bu da kolay değil. Bir sürü prosedürü var. Sergimi orada açıyorum, alnımın akıyla ülkeme geri geliyorum. Hiçbir gazeteci bunu haber yapmıyor. Sergim hakkında bir şey yazılsın ki ben de narsisizmimi besleyeyim değil mi? “Bana da sahip çıkılıyor” diyeyim. Sadece nerede oturduğumu, yanımda kim olduğunu yazıyorlar. Sanat, kültür reyting almıyor demek ki. Ekmek parası kazanıyorlar ama sanatçının da özel hayatını zedeliyorlar. 

Kalabalıkta bile  yapayalnızız 
 

Üzülmeye meyilli biri misinizdir?
Aslında neşeliyimdir. Kendimle ilgili evhamlarım vardır. Sağlıkla ya da kendini güvensiz hissetmekle ilgili. Çünkü kalabalığın ortasında bile yapayalnız ya da güvensiz hissedebilirsiniz. Düzenimin temelden değişeceği zaman çok tedirgin olurum. Bir şehirden bir şehre göç edeceğim zaman mesela. Gerçi herkes böyle hisseder ama belirsizlikleri sevmiyorum.

Dış ticaret açığı yüzde 44,2 azaldı
Dış ticaret açığı yüzde 44,2 azaldı

Dış ticaret açığı yüzde 44,2 azaldı

Emeklilere indirimli bilet müjdesi!
Emeklilere indirimli bilet müjdesi!

Emeklilere indirimli bilet müjdesi!

Tam 1,5 milyar... Dış kaynak akışı bu yıl da hız kesmedi
Tam 1,5 milyar... Dış kaynak akışı bu yıl da hız kesmedi

Tam 1,5 milyar... Dış kaynak akışı bu yıl da hız kesmedi