• $32,3476
  • 35,1448
  • 2307.78
  • 9079.97
11 Nisan 2014 Cuma 00:50 | Son Güncelleme:

Tenekeci’nin divanı

Tenekeci’nin divanı

Gazete köşe yazılarının, genelde güncele dokunduğundan, kalıcı olma şansı zayıftır. O nedenle birçok bilinçli edebiyatçı-yazar, gazete köşelerinde yazmayı kendini tüketmek olarak algılar ve bundan olabildiğince uzak durmaya çalışır.

Yusuf Tosun
yustosun@hotmail.com

Bilir ki gazete yazıları, yazarı güncele hapseder ve geleceğe pek az kelime bırakır. Günübirliktir yazılanlar ve Türkiye gibi gündemin hızla değiştiği ülkelerde kısa sürede güncelliğini kaybeder. İnternet haberciliğinin hızla ilerlediği son zamanlarda ise artık günlük gazeteler bile gündemi kuşatıcı nitelikte değil. Hal böyle olunca köşe yazarlığı, yazarlığın ötesinde başka anlamlar ifade ediyor. Aslında o bildiğimiz kelli-felli köşe yazarlarının çoğu sana, bana, ona ya da birileri okuyup bilgilenip bilinçlensin diye yazmıyor. Çoğu birbirine ve birilerine yazıyor. Körfez Savaşı yıllarında hangi yazarın yazdıklarına karşılık ne kadar para aldığı gazetelerde çarşaf çarşaf yayınlanmadı mı? Üstelik o yıllarda sosyal medya da yoktu.
Sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim; köşe yazarlarının ekseriyeti tırnak içerisinde “tetikçilik” vazifesi görüyor günümüzde. Bu işi layıkıyla yerine getirenleri tenzih ederiz. Cemil Meriç’in kitap, gazete ve dergiler arasında gezinirken; “Kitap, istikbale yollanan mektup… Smokin giyen heyecan, mumyalanan tefekkür... Kitap ve gazete… Biri zamanın dışındadır, öteki anın kendisi. Kitap beraber yaşar sizinle, beraber büyür. Gazete okununca biter” şeklindeki tespiti tam da ifade etmek istediklerimize parmak basıyor.
Bütün köşe yazarlarında durum böyle midir? Elbette ki değil. Edebiyat kaygısı, yazı estetik ve üslubunu gözeterek yazanlar da var hiç şüphesiz.
Peki, ne kadar itibar görüyor bu tür köşe yazarları? Genelde kültür-sanat sayfalarının silik bir köşesine sıkıştırılan bu yazılar eriyip giderler. Ta ki bir kitap bütünlüğü içerisinde sunuluncaya kadar. Onun da başka sakıncaları var. Yani gazete yazıları ne İsa’ya, ne de Musa’ya türünden yazılardır aslında. Kitap haline getirildiğinde ise güncele takılıp kitapçı raflarında tozlanırlar. Fakat öyle olmayanlar da var. Bu yılın başında okuyucu böyle bir kitapla tanıştı. Yazarı da arka kapakta bunu hissedercesine altını çiziyor bu durumun zorluğunun:
“Gazete yazılarını kitaplaştırmanın sakıncalarını biliyorum. Fakat ben bu yazıları sadece gazete için yazmadım. Okunduğunda görülecektir ki, gündemde olanlar değil, gündemimizde olması gerekenler anlatılıyor.”
Evet, İbrahim Tenekeci’nin Öbür Divan’ından bahsediyoruz. Yani 15 Ağustos 2012 - 23 Kasım 2013 arasında Yeni Şafak gazetesinde haftada iki gün yazdığı toplam 86 köşe yazısından oluşan kitap… Büyük bir çoğunluğunu gazetedeki köşesinde okumama rağmen, kitap bütünlüğü içerisinde okuduğumda başka bir tatla karşılaştım. Bir şairin tezgâhından geçen Öbür Divan’daki bu yazılar gerçekten de “gündemde olanlar değil, gündemimizde olması gerekenlerden” oluşuyor. 
Tenekeci’nin düzyazıları berrak bir suda görünen taşlar gibi açık ve nettir. Estetik kaygıyla birlikte mesaj yüklüdür aynı zamanda. Çünkü o, davası olan yazarlardandır ve arı-duru Türkçenin zevkini şiirleriyle birlikte düzyazılarında da doyasıya yaşamak mümkündür. Tenekeci, yazılarında kendinden izler taşır. Belki okuyucuyu en çok düzyazı ve şiirlerini okumaya sevk eden etmen de budur. Yıllar önce kendisinin gençlik yılları günlüklerinden oluşan Üz-günlük eserini bu duygularla okumuştum. O gün bugündür düzyazılarını ve şiirlerini hep o pencereden takip ederim.
Öbür Divan ise gazete mutfağında olan ama gazeteciliğin, yazarı -özellikle de köşe yazarlarını- tüketen dalgasına direnen ve bu bilinçle bir şair hassasiyetiyle yazılan ana gündemimizde olması gereken yazılardan oluşuyor. Keşke yazılar yayımlanma tarihine göre değil de konu başlıklarına göre tasnif edilip kitap bütünlüğü içinde sunulsaydı. Belki de yeni baskılarda ve yeni gazete yazılarıyla birlikte bu önerimiz dikkate alınır.
Netice olarak; her ne kadar köşe yazarlığının kalemi tüketici boyutu ve günümüzde olumsuz bir imajı varsa da, ihmale gelmez bir konudur. Her işte olduğu gibi bu konuda da hassasiyetlerini kaybetmeyenler açısından verimli hale dönüştürülmesi mümkündür. Hiç şüphesiz medya üzerinden savaşımın verildiği bir dönemde bu hassasiyetin muhafaza edilmesi daha büyük önem arz etmektedir.

Vatandaş, 'Bize neyin sözünü verebilirsiniz?' diye sordu... İstanbul'a yeni metro müjdesi!
Vatandaş, 'Bize neyin sözünü verebilirsiniz?' diye sordu... İstanbul'a yeni metro müjdesi!

Vatandaş, 'Bize neyin sözünü verebilirsiniz?' diye sordu... İstanbul'a yeni metro müjdesi!

Deprem uzmanlarından korkutan İstanbul uyarısı! Riskli ilçeleri açıkladılar
Deprem uzmanlarından korkutan İstanbul uyarısı! Riskli ilçeleri açıkladılar

Deprem uzmanlarından korkutan İstanbul uyarısı! Riskli ilçeleri açıkladılar

Çin, 'Türkiye rekor kırdı' diyerek duyurdu! 'NATO ülkelerinden Ortadoğu'ya kadar...'
Çin, 'Türkiye rekor kırdı' diyerek duyurdu! 'NATO ülkelerinden Ortadoğu'ya kadar...'

Çin, 'Türkiye rekor kırdı' diyerek duyurdu! 'NATO ülkelerinden Ortadoğu'ya kadar...'