• $32,3689
  • 35,0467
  • 2325.38
  • 9101.6
8 Ağustos 2014 Cuma 02:04 | Son Güncelleme:

Konfüçyüs’ün yanlış talebesi: Ezra Pound

Konfüçyüs’ün yanlış talebesi: Ezra Pound

Ezra Pound
Hans Christian Kirsch Şule Yayınları, 2014
175 sayfa

Cenk Gündoğdu
cenkgndogdu@gmail.com

Bazı şairler, kendine çalıştığını zannederken aslında yazdıkları şiirle, söyledikleri sözle, eleştiri ve incelemeleriyle başka bir zaman ve o zamanın şairine, şiirine hazırlık yapar. Hazırlık yapılan o zamanın şiiri, toplumsal dönüşümleri öngören sezgi ve derinliği yeni bir dille, yeni ses ve üslupla söylediğinde şair ve eseri ölümsüzlüğünü garantilemiş olur: Homeros, Milton, Shakespeare, Dante, Puşkin… İşte bu ölümsüzlük yazgısını gören şairlerden biri için 1 Kasım 1972 sabahı Milan’daki Piazza Santa Babila’nın mermer bloklarına bir tablet asılmıştı: “Ezra Pound öldü. USURA’ların istila ettiği dünyada faşizmin tarafını seçen adam.’’ 

1895’te okula başlayan Ezra, ilk şiirlerini yazacağı Cheltenham Askeri Akademisi’ne geçiş yapar ancak tüm hayatına hâkim olan militarist bakış açısının zeminini inşa eden akademiden ayrılıp Pensilvanya Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü’ne kaydını yaptırarak tercihini edebiyattan yana kullanır. Burada, Amerikan şiirinin İngiliz şiirinin gerisinde kaldığını görür. Şiirin büyük iddia olduğunun farkında olan genç Ezra, kendine şiirde bir hedef belirlemiştir ve poetikasının ipuçlarını göreceğimiz şu sözleri o günlerde defterine kaydeder: “İlhamın tanrılardan geldiğine fakat tekniğin kişinin kendi sorumluluğunda olduğuna inanıyorum. Otuzuma geldiğimde şiir hakkında yaşayan herkesten daha çok şey biliyor olacağım.’’ 
1908’de cebinde 80 dolarla bir kargo gemisine binerek Cebelitarık’a, ardından da şiirini derinden etkileyen, Kantolar’da gölgesi yer alan Avrupa seyahatine çıkar. O seyahatte Paris’te bir sahafta karşılaştığı 1558 basımlı kitap hayatı boyunca kendine hiza alacağı isim ve eserdir: Homeros’un Odysseia’sı. Kısa süre sonra Venedik’e geçen Pound, A lume spento isimli ilk şiir kitabını, masraflarını kendi karşılayarak 100 adet bastırdı.
Şiir için bir mekân dediği Londra’ya 12 yıl kalmak üzere 1908’de geldiğinde Venedik’teki durağanlıktan sıkılmış bir Pound vardır. İlk kitabını Venedik’te yayımlamış bir Amerikalı şair olarak girdiği Londra kapısından 12 yıl sonra çıkarken; artık yeni bir dil, yeni bir ifade tarzı ve şöhret kazandırdığı, edebiyata kattığı birçok iyi isimle birlikte Anglo-Sakson edebi avangardına has kültürel değerlerin iletilmesi için iyi bir temsilci olmuştu. Yıllar sonra İtalya’da “hiç canlanmamış bir tabloya âşık oldum’’ dediği karısıyla sırt çantalı geçirdikleri balayının ardından 1914’te Londra’ya dönerler. Hayatlarının maddi yükünü çeken ressam Dorothy, kocasının pek çok kadınla olan birlikteliği nedeniyle mutsuz olmasına karşın geleneksel bir İngiliz görgüsüyle ailesine sadık biçimde evliliğini sürdürür. 
A lume spento, Personae, Exultations, Provenca gibi kitaplarını yayımlamasına karşın aradığı dili bulamadığını, şiirde yapmak istediği yeniliği gerçekleştiremediğini, Victoria Dönemi’nin karakteristik özelliği ve ağdalı dilden şiiri kurtarmak istediğini paylaştığı günlerde güçlü bir çıkış yapmak için birkaç aylığına Amerika’ya gitti. Bu seyahatte modern Amerika şiirinin başına nelerin geleceğinin ilk işareti diyebileceğimiz Patria mia adlı bildiriyi kaleme aldı. Poetry dergisi yurtdışı editörü olarak çalışmaya başlayan Pound; Anglo-Sakson okuyucu kitlesinde modern şiir algısı uyandırmaya çalıştı, imgeci şiire verdiği önemi gerek yazdığı metin gerekse ürün seçimleriyle ortaya koydu. Bir İmgecinin Yapmaması Gereken Birkaç Şey adlı ses getiren çalışması ve 10 imgeci şairden oluşan antolojinin ardından Pound, politikasında ve poetikasında derin izler taşıyan fütürizmin İngiliz versiyonu olarak görülebilecek “vortisizm”i lanse etti. 

Duygusallık bir enerjiye evrilmeli

Vortisizm akımı Pound’un, hareketsiz bir aks etrafında dolaşan kuvvet alanı olarak tanımladığı vortesk (girdap) ifadesini ortaya atmasına vesile oldu. Poetry’de Pound, romantizm ve duygusallık, yapılanmış ve güçlü bir enerjiye evrilmeli dediği büyük punto ve kalın harflerle bir yazı kalme alır: Victoria Dönemi vampirini patlatmak!  
1922’de Mussolini, Roma yürüyüşünün ardından iktidarı ele geçirdi. Pound’un kendini iyi hissettiği ve düşüncelerini sertçe açığa vurduğu günler başlamıştı. A Draft of XVI Cantos adlı eserinin 1925 Paris özel parşömen baskısını, bağlılığını ve liderliğini övgü dolu sözlerle ifade ettiği Mussolini’ye hediye ettiğinde, onu pek de memnun etmeyen “keyif verici’’ yanıtını almıştı. Bu sırada Yeats, Nobel Ödülü’nü aldı. Pound, son kitabının başına “berbat” notu düştüğü Yeats’in memleketinin irtica yuvasına dönüştüğünü belirtti. Aynı günlerde karısı Dorothy, annesini kaybetti ve ciddi bir mirasın sahibi oldu. Pound, yanına bir miktar para ve eşya alarak Amerika’ya gitti. Ziyaretinin amacı, Franklin Delano Roosevelt’le görüşerek onu II. Dünya Savaşı konusunda uyarmaktı. Bu ziyarette şeref diploması alan Pound, yenilgi olarak gördüğü ve şaşkına döndüğü Amerika’daki günlerinden memnun olmayarak, hayran olduğu liderinin şehrine doğru yola çıkar.
Pound için tehlike çanları çalmaya başlamıştı ve 1943’te faşist sistem devrilmiş, Amerikan ordularının ilerleyişi Roma’daki karmaşaya bir son vermişti. Mareşal Pietro Badoglio’nun teslim olduğunu görünce, Roma’dan ayrılıp İtalya’nın kuzeyine gider. Bu sırada tüm hayatında yanında olan Mary, düşüncesini savunduğu babasının annesiyle evli olmadığını ve Rapallo’da yaşayan bir karısı ve bir oğlu olduğunu, yani üvey kardeşini öğrendi. Pound bunlarla değil de Mussolini’yle ilgileniyordu. Pound, Amerika’daki suçlamadan ötürü 10 bin dolar para cezasına çarptırılacağı ya da 5 yıl hapis veya idamla yargılanacağı ihtimali gerçekliğe doğru yürüyünce davanın başladığı Eyalet Yüksek Mahkemesi’ne bir mektup yazdı. Pound’un ayağının altındaki zemin yavaş yavaş kayıyordu. Karısı Dorothy, sevgilisi Olga ve ondan olan kızı Mary’yle aynı evdeyken, Olga’da olan oğlu Omar, Nazi ordularını İtalya’dan gönderen Amerikan ordusunda görevliydi. Bu günlerde Como Gölü yakınlarında kalan Mussolini ve sevgilisi Clara Petacci, İtalyan devrimcilerince yakalandı. Her ikisinin de öldürülüp cesetlerinin İtalyan halkına gösterildiği 2 Mayıs günü Alman orduları teslim oldu. Aynı gün şehre inen Pound, kendisini Amerika’ya götüreceklerini anlattı. Eve döndü ve o günlerde çevirisini sürdürdüğü Konfüçyüs’ten şu satırladı defterine yazdı: “Mevki sahibi olmayanın dert etmesine gerek yok; asıl dert etmesi gerekenler önemli kabiliyetleri olan kişilerdir. Kimse tarafından umursanmayan kişinin dert etmesine gerek yok; asıl dert edilmesi gereken, dikkate alınan insan olmak.” 
Yakalandığı gün görüştüğü gazeteciye şunları söyler Pound: “Adolf Hitler, bir Jean d’Arc idi, bir aziz. Davasının kahramanıydı. Sivri düşünceleriyle birçok kahramanı temsil etmekteydi. Mussolini ve Roosevelt arasında seçim yapmak zorunda olsam kimi seçeceğime şüphe yok. Radyo konuşmalarımda faşizmin ekonomik yapısına dair düşüncelerimi bildirdim. Mussolini itidali yitirmiş olsa da gayet insancıl ve mükemmel bir karakterdi.’’ 
Tüm Amerika bir tımarhanedir diyen Pound’un Elizabeth Akıl Hastanesi’ndeki günleri başlamıştır artık. Vatana ihanetle yargılanan ve akli dengesinin yokluğu kanaatiyle davası düşen ancak hastanede kalması kararı verilen şaire o günlerde Amerika’dan şaşırtıcı bir hamle yapılır ve ilk devlet şiir ödülü verilir. Hastane günlerinde Pound’un serbest bırakılması için Olga da Avrupa’da çeşitli çalışmalarda bulunur ve sanatçıların imzasının olduğu bir metinle kampanya başlatır. Avrupalı yazarlar Amerikan Büyükelçiliği’ne dilekçeler, mektuplar yazarlar ve şairin çıkışı için yol ararlar. Yoğun ve ciddi bir kamuoyunun St. Elizabeht’in dışına çıkarmaya çalıştığı Pound ise yine eski gücüne kavuşunca boş durmaz ve faşist düşünce dünyasından bilinen isimlerle, gazete sahipleri ve antiseministliği kamuca tepki görenlerle görüşmeler yapar. Onlara akıl verir. 
Dönemin en etkili şairlerinden Frost’un eyalet mahkemesine giderek “Ezra Pound’u serbest bırakmazsanız buradan gitmeyeceğim” demesi, Hemingway’in “Pound taburcu edilsin ki şiir yazsın ve elbette siyasi faaliyete bulaşması men edilsin’’ sözleri ve mahkeme doktorlarının da desteklediği raporlarla “tedavi edilemez, akıl hastalığından mustarip” kanısıyla, tutuklandıktan 13 yıl 4 gün sonra özgürlüğüne kavuşur. Taburcu olan Ez, sanatçı arkadaşlarına teşekkür ziyaretinde bulunduğunda şöyle der: “Ben, ordulara sadece savaşmaları gerektiğini söyledim. Beni ilgilendiren Amerika Anayasası’dır.’’ 
1958’de Dorothy, yeni sekreteri ve sevgili Spann ile İtalya’ya gitmek üzere geminin güvertesine çıkarlar. Gemi Napoli’ye yaklaşırken gazetecilere Nazi selamı veren Ez, aslında hiç değişmediğini aynı yerde durduğunu söylemek istiyordur. O gün kendisini karşılayan insanlara şöyle der: “Ben kim miyim? Meşhur biriyim. Adım ansiklopedilerde geçiyor... Diyorlar ki şarkım hep söylenecek. Yaşlı Ez’i hiç unutmadılar.’’ 

Tam 1,5 milyar... Dış kaynak akışı bu yıl da hız kesmedi
Tam 1,5 milyar... Dış kaynak akışı bu yıl da hız kesmedi

Tam 1,5 milyar... Dış kaynak akışı bu yıl da hız kesmedi

Bakan Uraloğlu tarih verdi: İki ili birbirine bağlayacağız
Bakan Uraloğlu tarih verdi: İki ili birbirine bağlayacağız

Bakan Uraloğlu tarih verdi: İki ili birbirine bağlayacağız

Murat Kurum, BAYKAR'ı ziyaret etti: Türkiye'nin geleceğine olan inancım arttı
Murat Kurum, BAYKAR'ı ziyaret etti: Türkiye'nin geleceğine olan inancım arttı

Murat Kurum, BAYKAR'ı ziyaret etti: Türkiye'nin geleceğine olan inancım arttı