seyir defteri...
SERDAR ÇELİK
serdar.celik@istanbul.com
Takip eden yıllarda, iki denizin sultanı anlamına gelen Sultan-ül Bahreyn unvanına sahip Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubat’ın eşzamanlı olarak kurdurduğu Alanya ve Sinop tersaneleri ise Türklerin kurduğu ilk organize tersaneler olarak anılmaktadır.
1300’lü yılların başında diğer beylikler arasından sıyrılıp önem kazanan Osmanlı Beyliği, batı komşusu Karesi Beyliği’nin Mürsel Bey komutasında yardım maksadıyla gönderdiği 24 gemiden oluşan küçük filo sayesinde denizcilikle tanışmış ve 1327’de Karamürsel’de ilk Osmanlı Tersanesi kurulmuştur. Daha o dönemlerde hiyerarşik yapıya önem veren Osmanlılar Mürsel Bey’e Derya Beyi unvanını vererek ilk donanma komutanını da atamış oluyorlardı. Daha sonra Gemlik ve İzmit’te şekillenen Osmanlı denizciliği, 1401’de Gelibolu’da ilk deniz üssünü kurmuştur. Yıldırım Beyazıd döneminde teşkilatlanmasına Kaptan-ı Derya unvanını ekleyen Osmanlılar, Saruca Paşa’yı ilk Kaptan-ı Derya olarak ilan etmiştir. Fatih Sultan Mehmet, 1455’te Kasımpaşa’da Tersane-i Amire’nin yani İstanbul Tersanesi’nin inşa edilmesini emretmiş ve dünyanın o dönemdeki en büyük tersanelerinden birinin kurulmasını sağlamıştır.
XVI. yüzyılda altın çağını yaşayan Türk denizciliği Midillili kardeşler Oruç Reis, İlyas Reis, Barbaros Hayrettin ve diğer ünlü denizciler Kemal Reis’ten Seydi Ali Reis’e, Selman Reis’ten Turgut Reis’e kadar çoğu ticaret ve korsanlık yaparak sahip oldukları güçle Osmanlı’nın Akdeniz’de üstünlük kurmasını sağlamışlardır. Süveyş Kaptanı unvanı verilen reisler sayesinde dönemin en önemli ticaret yolu olan Hint Denizi’nde Portekizlilerle mücadele edilmiş ve yer yer başarılı olunmuştur. Yine bu yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman’ın ön ayak olması sayesinde Piri Reis’in Kitab-ı Bahriye’si, Barbaros’un Gazavatname’si gibi denizcilik tarihimiz ve zamanın haritacılığı hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlayan eserler kazandırılmıştır.
OSMANLI HAKİMİYETİNİ BİTİRENLER
Fakat ne yazık ki Kanuni’den sonra denizlere ve donanmaya verilen önem azalmış, Osmanlı uzaklarda kurduğu hâkimiyetini ve savunmasız bıraktığı kıyılarını, diğer ülkelerin güçlenmeye başlayan donanmalarına karşı koruyamayarak birer birer kaybetmiştir. Tersaneciliğin ve denizciliğin Rum ustalar ve Levend-i Rumi denilen Hıristiyan kökenli askerler sayesinde yürütülüyor olması ve bu donanma gücüyle özellikle Venediklilere ve adalardaki Yunan ayaklanmalarına karşı savaşılması başarısızlığı getirmiş, bu da Osmanlı’nın denizcilikten iyice uzaklaşmasına neden olmuştur.
Osmanlı tersaneciliği ahşaptan demire geçememiş, kadırga ve kanyon yapımından ileri gidememiş, buharlı kazanla çalışan savaş gemileri teknolojilerine sahip olamamıştır. Bu amaçla yapılan iyi niyetli girişimlerde de artık fakirleşen Osmanlının son kaynakları İngiliz, Fransız ve Alman tersaneleri arasında çarçur edilmiştir.
İşte Denizler Kitabevi ‘nin Ahmet Güleryüz ve Bernd Langensiepen’in çok önemli gayretleriyle ortaya çıkarttıkları ve bilingual (ingilizce-türkçe) olarak yayımladıkları lüks eser 1828-1923 Osmanlı Donanması bize gerileme dönemindeki imparatorluğun denizcilik tarihini, girilen deniz savaşlarıyla birlikte anlatmasının yanı sıra o dönemde sahip olunan gemilerin en küçüğünden en büyüğüne, tüm teknik özelliklerini ve fotoğraflarını sunması açısından da tek eser olma niteliği taşımaktadır. Deniz tarihi meraklıları için bulunmaz bir kaynak oluşturmasının dışında, denizcilikte sanayileşememenin getirdiği sonuçları irdelemek açısından da önemli... Mutlaka edinilmeli.