AYSUN YILDIZ
aysun.yildiz@aksam.com.tr
‘Engelliler yaz kampı’ bu yıl 20. senesini kutladı. İlk defa 1994 yılında İstanbul’da faaliyet göstermeye başlayan tesis, şu an Florya sahilinde 60 dönümlük bir araziye sahip. Alanda engelliler için her şey mevcut. Donanımlı kamp evlerinden kafeteryasına, çocuk bahçesinden internet kafesine, spor tesisleri ve yürüyüş parkuruna, boğaz turlarından, açık hava sinemalarına kadar tüm altyapı ve tesisleriyle bu yıl da engelli ve ailelerini ağırlıyor. Burada engelli ve yakınları bir haftalık dönemler halinde tatil yapabiliyor. Tesiste, 55 oda ve odalarda da her türlü konfor düşünülmüş. (Televizyon, klima, 24 saat sıcak su) Kampa katılabilmek için iki kriter var. Birincisi İstanbul’da ikamet etmek, ikincisiyse her aile bir kere katılabilme hakkına sahip.
AYNI TATİL KÖYÜ GİBİ
Yaz kampına ailece geliyorsunuz, 6 kişilik bir aileyi karşılayabilecek düzenlemeleri mevcut. Yiyecek ve içecekler merkezi yemekhanede yeniliyor. Sahilde ve kafeteryada sabah 8’den akşam 12’ye kadar çay servisi yapılıyor. Kamp alanında her şey ücretsiz. Tabii imkânlar sadece yemek içmekle kalmıyor. Aynı zamanda internet kafesi, spor salonları, kreşi de var. Her gruba İstanbul’u gezdirip Boğaz turları da düzenliyorlar. Aileler dolu dolu bir hafta geçiriyor. Bir de eğitim ayağı da var bu kampın; psikologlar ailelere eğitim veriyor. İhtiyaç olduğunda sosyolog ve avukatlar gelip engellilerin hakları konusunda yardımcı oluyor. Burası engelliler ve aileleri için her türlü olanağa sahip bir yer. Fakat sadece durumu olmayan aileler gibi bir algıya kapılmayın. Durumu iyi olan aileler de gelip konaklıyor. Çünkü engellilere özel tatil imkânı Türkiye’de yeni yeni gelişiyor. Bunu nereden mi biliyoruz; detaylarını Engelliler müdürü Bekir Köksal’dan dinleyelim; Engellileri dışlama sorunu
En büyük sorunumuz engellilere karşı toplumda bir dışlama olayı var. Ailelerde bilinç eksikliği var. “Engelliler çalışamaz, okula gidemez evinde otursun” diyorlar. Bu söylemleri ve düşünceleri aşmak, onlara fırsat vermek gerekiyor. En büyük sorun da okullarda yaşanıyor. Okula kabul edilmiyorlar. Çünkü okul yönetiminden velisine kadar herkes karşı çıkıyor. Kimse çocuğunun engelliyle aynı sınıfta okumasını istemiyor. Bunlara çözüm bulmamız lazım, aileler bu konuda bilinçlendirilmeli. Bu yüzden engelli çocuklar okuyamıyor, üniversiteye gidemiyor. Sonuç itibariyle hepimiz bu ülkenin insanıyız, hepimiz aynı şartlara sahip olmalıyız.
AYRILMAK İSTEMİYORLAR
Kamp engellilerin kendilerine özgüvenini getiriyor. Cumartesi günü buradan ayrılacakları zaman hepsi çok mutsuz oluyor, hatta ağlayanlar bile oluyor. Üzülerek gidiyorlar ve “Ne olur bir kere daha gelebilir miyiz?” diyorlar. Talep çok yoğun
olduğu için maalesef biraz beklemelerini söylemek zorunda kalıyoruz.
ARKADAŞ EDİNMEK ÇOK KOLAY
Buranın en güzel avantajlarından biri de çok güzel arkadaşlıklar kuruyorlar. Akşamları sahil kafede canlı müzik eşliğinde oynuyorlar ve çok eğleniyorlar. Her evin kendine ait balkonu ya da verandası var. Balkonunda çayını yudumlarken karşı komşuyla konuşuyor. Aileler birbirleriyle sürekli iletişim halinde.
BİR TEBESSÜM BİLE MUTLU EDİYOR
Şunu da eklemek isterim; yeni bir eğitim sistemi kurduk. Engellilerimiz mesleki eğitim alacaklar. Kuaförlük, housekeeping, grafik tasarım gibi… 26 tane merkezimiz var, 153’ü arayıp engellilerle ilgili istedikleri alana başvurabiliyorlar. Bunun için de 73 tane engelli aracımız var. “Engelli taksi” diyoruz. Engelli, bizim çağrı merkezimizi arıyor. Nereye gitmek istediğini söylüyor. Bu hastane, düğün, okul ya da piknik olabilir, hiç fark etmez. Aracımız evinden alıyor ve gideceği yere bırakıyor, dönüşte de tekrar alıp evine bırakıyor. Bunu yapma sebebimiz İstanbul’da henüz toplu taşıma araçlarımızı engellilere uygun değil. Son olarak unutmayın ki; bir engelli gördüğünüzde en ufak bir desteğiniz onları çok mutlu ediyor.
KEŞKE HER YER BÖYLE OLSA
Kampa katılımcıların yanına gidiyorum ve soruyorum “Memnun musunuz?” Reyhan Hanım anlatıyor; “Buraya ilk kez ve 6 kişi geldik. 2 çocuğum engelli. İkisi de yürüyemediği için benim için çok zor onlarla bir yere gidebilmek. Burası çok güzel. Kullanım alanı rahat, yemekleri çok iyi, doğal bir ortam. Keşke her yerde böyle olsa, hayatlarımız kolaylaştırılsa… Zaten yaşam alanımız normal şartlarda da çok zor. Bizi her yerde üzerler. Mutlaka bir engele veya prosedüre takılırız. Burada bizi hiç üzmüyorlar. Her şey için teşekkür ederiz.”
HAYATLARI DÖRT DUVAR ARASINDA GEÇİYOR
16-17 yaşlarında bir kız görüyorum adı İrem. Yaklaşıyorum yanına, tekerlekli sandalye de götürdüğüm kişi de teyzesiymiş. Ona da soruyorum aynı soruları İrem yanıtlıyor; “Çok memnunuz, Teyzem olur kendisi… (tekerlekli sandalyede, konuşamıyor, hareket edemiyor ama beni gördüğü için çok heyecanlanıyor) Engelliler için böyle bir alan kurulması onlar için güzel bir ayrıcalık. Çünkü hayatları dört duvar arasında geçiyor. Tekerlekli sandalyeye bağlıyken bütün bir gün İstanbul’u dolaşabilmek anlatılamaz ki…” (Bizim konuşmamızdan çok heyecanlanan teyzeye, iyi akşamlar dileyerek ayrılıyorum, yanlarından.