Pınar Küçükşabanoğlu
pinark@aksam.com.tr
Hayatımızın içinde değil midir ayna? Neyi yansıttığımızı, özümüzü görmek değil midir aslında aradığımız?
Bazen sevgilidir ayna, bazen bir dost, bazen bir kitap, bazen denizdeki iyot kokusu, martı sesi, bazen sadece bir tebessüm... Yansıyan ve anlatan... Bazen de Hz. Mevlana’ya ilham olur; "Sana hediye olsun diye çok şeye baktım. Ancak hiçbirini uygun görmedim. Bir altın kırıntısı, bir altın madenine; bir damla su, bir okyanusa hediye olarak götürülür mü hiç? Çok düşündüm ve sana bu aynayı getirmeyi uygun gördüm. Ey gözümün nuru, sen o aynaya baktıkça, ve güzel yüzünü gördükçe umarım beni hatırlarsın." dedirtir.
ÖNYARGISIZ VE İÇTEN
Âyinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz. Kişinin aynası ve yansıttığı gerçek, yaptığı işleridir, sözleri değil diye yüzyıllardır söyler dururuz. Ben de bugüne kadar yaptığım her işte, projelerimde lafla değil yaptıklarımla önce kendimi görmeye sonra göstermeye çalıştım.
Şimdi yine kendimce ayna olmaya geldim. Yaşayan ve yaşatan, hayatın içinde, tam merkezinde yer alan kadını anlamak ve anlatmak için bu sayfalardayım. Yazılarımda bazen Anadolu’ya gideceğiz, bazen günümüzde karar kılacağız, bir pırlantanın façetalarından çıkan ışıklar gibi, rengarenk olacağız, hayata renk katacağız...
Kadını güzel yapan şey; ne saçı ne vücudu ne de kendini nasıl taşıdığıdır. Kadının esas güzelliği; sevgisini paylaşabilmesi, fedakarlığı, sorumluluğu, anlayışı, sadece bilgiye değil aynı zamanda kalbe yönelik aklıdır.
Ben herkesin aynasından, önce ışıldayan kalbini sonra farklılıklar arasında hoşgörüyü yansıtmasını diliyorum. Samimiyetle, önyargısız ve içten...