Bir siyasi parti hayal edin. Başındaki genel başkan tam bir bilmece gibi. Hangi konuda ne düşündüğü belli değil. Sakın yanlış anlamayın, susmuyor, konuşuyor; ama bir öyle diyor, bir böyle. Bugün söylediği, dün dediklerini tutmuyor. Hep kendi kendini tekzip ediyor. Yetmiyor, attığı adımlar ve söylemleri, bağlı olduğunu iddia ettiği değerlerle de taban tabana çelişiyor.
Olabilir mi bu?
Olamaz elbette.
Ancak, söz konusu CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu ise oluyor. Biz yıllardır bunu yaşıyoruz. Alıştık artık.
Kemal Bey, önceki gün bir televizyon programına çıktı. Başarıyla sonuçlanan Afrin Harekatı’nı değerlendirdi. Belki inanmakta güçlük çekeceksiniz ama “Biz Afrin Herekatı’nı başından beri savunduk” dedi.
Dedi, vallahi dedi. Kulaklarımla duydum. İnanamadım, bir daha, bir daha dinledim. Sonunda söylediğine emin oldum. Kılıçdaroğlu, Afrin Herakatı’nı başından beri savunmuş!
Hani, bu ülkede yaşamasak, dışarıdan yeni gelsek; ya da hiç gazete okumayan ve televizyon seyretmeyen biri olsak, inanacağız da. Çünkü, Kemal Bey son derece rahat bir şekilde söylüyor bunları.
Peki nereye gitti daha önceki söylemleri?..
“Bizim Suriye’de ne işimiz var” diyenler bizler miydik? Yoksa bizim yerimize Türkiye’de yaşayan Suriyelilerin oraya gidip savaşması gerektiğini söyleyenler başkaları mıydı?
Biz mi yanılıyoruz acaba? Operasyon başlamadan önce elinde takoz ortalıkta gezen Kemal Kılıçdaroğlu değil miydi?
Öyleydi ama onlar dündü…
Bugün ortada bambaşka bir tablo var. Kılıçdaroğlu’na rağmen bir operasyon yapıldı ve başarıyla sonuçlandı. Hava değişince Kemal Bey’in söylemleri de değişti.
Maazallah tersi olsaydı, Afrin’de ufak da olsa bir başarısızlık yaşasaydık, o zaman farklı davranırdı tabii. Kimse tutamazdı kendisini. CHP Genel Başkanı, “Ben dememiş miydim” diye ortaya fırlardı:
-Uyardık kardeşim, defalarca söyledik, “yapmayın” dedik. Dinlemediniz, burnunuzun dikine gittiniz. Bu tablonun sorumlusu sizsiniz…
Sakın abarttığımı sanmayın. Kesinlikle böyle olurdu. Artık tanıyoruz kendisini. Kemal Bey, “pusu siyaseti” izliyor. Saldırıya geçmek için bir köşede pusuya yatıp zafiyet anını bekliyor. Tersi olunca da pozisyonunu hemen değiştiriyor.
HHH
Bu kadarla kalsa iyi…
Kemal Bey, o programda hepimizi şaşırtıcı başka ifadeler de kullandı. “Nerede terör örgütü varsa müdahale edilmeli” dedi.
Şaka yapmıyorum, bunu da söyledi.
Yine önemli bir manevra yaptı. Dün onları “Hendek başındaki arkadaşları” olarak görürken, bugün tepelenmesi gerektiği kanaatine vardı. Böylece, “Elimizde yeterli bilgi yok, biz YPG’ye terörist diyemeyiz” söylemlerinde bulunan CHP’lileri de ters köşeye yatırdı.
Yarın ne yapar? Bu konuda ne söyler? Bakın işin o tarafıyla ilgili hiçbir şey diyemem. Çünkü konjonktür önemli. Müneccim değilim, yarın ne olacağını bilemem. Kemal Bey de şartlara bakar ve ona göre bir tavır alır elbet.
Bakın ne kadar rahat, hiç kasıyor mu kendini?
HHH
Bir de Kılıçdaroğlu’nun sürekli olarak tekrarladığı “Atatürkçülük” meselesi var…
Hep “Atatürkçü” olduğunu söylüyor, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” söylemlerinin arkasına sığınıyor. Ancak ortaya koyduğu tavrın Atatürk’le uzaktan yakından ilgisi yok. Hatta taban tabana zıt olduğu bile söylenebilir.
MİT TIR’ları konusunda takındığı tavır ortada. Bayır-Bucak Türkmenleri ile ilgili olarak söylediklerini hatırlatmaya herhalde gerek yok. “Bizim Suriye’de ne işimiz var” sözlerini ve katil Esad’la oturup anlaşmamız gerektiği yönündeki telkinlerini ezberledik artık. Kemal Bey, bilmiyor herhalde o bölgenin Misak-ı Milli sınırlarının içinde olduğunu. Farkında olmasa gerek, Misak-ı Milli’nin Mustafa Kemal Paşa’nın en büyük hedeflerinden biri olduğunun. Belli ki okumamış Atatürk’ün bu konudaki görüşlerini. Aksi takdirde bugünkünden çok farklı bir tavır içine girerdi…
CHP, gerçekten Atatürk’ün izinde olsaydı, başta Kılıçdaroğlu olmak üzere topyekûn harekete geçerdi. “O bölge bize Atatürk’ün emanetidir. Misak-ı Milli sınırları içindedir. Bırakmayız, vazgeçmeyiz” kampanyası başlatırdı.
Bunu yapmadıklarına göre, demek ki…
Kılıçdaroğlu’nun ertesi gün tekzip etmek üzere söylediği sözler gibi, CHP’nin “Atatürkçüyüz” iddialarının da hiçbir değeri yok!